Changeling

Kültür Yaşam

Changeling, 2008 yapımları içinde iddialı olan ve Clint Eastwood’un yönetmenliğini yaptığı başarılı bir film olmuş. Her ne kadar Türkçe’ye “Sahtekar” olarak çevrilse de; changeling “çok küçükken periler tarafından değiştirilen bebekler” anlamında kullanılıyor.

Buradan sonrası “Changeling” hakkında spoiler tabir ettiğimiz bilgiler içermektedir.

Film, “gerçek hikaye” ibaresiyle başlıyor. Gerçek bir hikaye olduğu aşikar; ama izlediklerimiz aynı zamanda filmin “eksik” bir hikaye olduğunu da gösteriyor. Filmde gerçek suçlunun altyapısına ve geçmişine kesinlikle inilmemiş, olay tamamen mağdur anne olan Christine Collins (Angelina Jolie) cephesinde gelişmiş. Bu durum, filmin biraz “tamamlanmamış ve yüzeysel” görünmesine yol açmış; ancak katilin psikolojisi ile ilgilenilmemesinin bilinçli bir seçim olduğu çok açık. Atlanmış ya da geçiştirilmiş değil; bu konuya bilerek hiç dokunulmamış. Bu yüzden filmin bütünü biraz olumsuz etkilenmiş. Yine de izlerken duyduğum gerilim ve heyecana bakacak olursam, filmin başarılı olduğunu söyleyebilirim.

Film, alışık olduğumuz iyi-kötü savaşının sonu adaletle biten bir versiyonunu bize sergiliyor. Kendi paçasını kurtarmak için her türlü kararı alabilecek bir polis şefi, onun üstü olan ve kamuoyunun polise bakışını düzeltmeye çalışan başka bir polis şefi. Kazanması gereken tarafa destek çıkan ve “Tanrı’nın yöntemleri biraz karışıktır.” diyen rahip (John Malkovich). Sonunda da kazanması gereken taraf kazanıyor; ama ortada amaç kalmıyor. Yani kayıp çocuk Walter. Yine de ana hikayenin yanında, polisin çıkardığı zorluklar ve yaptığı haksızlıklar başlıklı yan konu oldukça usta bir şekilde işlenmiş.

Angelina Jolie, çaresizlik rolünü başarıyla ve oldukça inandırıcı şekilde oynamış. Bunu tamamlamak için yönetmen, en azından yüzündeki makyajı azaltmak ve sürekli kıpkırmızı bir rujla Angelina Jolie’ nin dudaklarını vurgulamamak gibi yardımcı şeyler yapabilirdi. Ne yazık ki film bu açıdan başarısız. O dönemde kırmızı ruj kullanılıyor; ama bunu uygularken oyuncunun yüzündeki “doğal çarpıcılığa” dikkat etmek gerekirdi. Bu sebeplerden de makyaj, film boyunca oyuncunun aleyhine çalışmış ve bu durum çok belirgin.

Arka Plan ve Gerçek Hikaye: Wineville Chicken Coop Murders Case:

Bunların yanında aslında gizli başrol olan seri katilin yani Jason Butler Harner‘ın oyunculuğu dikkat çekiciydi. Wineville Chicken Coop Murders olarak tarihe geçen cinayetlerin faili olan Gordon Northcott‘u başarıyla canlandırmış. Hikaye aslında onun üzerine kurulu olsa da; ilginç olan filmde Gordon Northcott‘un eksikliğiydi. Hem hikaye olarak, hem de görünüm olarak filmde katili yeteri kadar hissetmedik. Hikayenin eksik kısmıyla ilgili olarak biraz bilgi vermek istiyorum: Gordon Northcott, cinayetleri annesi Sarah Louise Northcott yardımıyla işlemiştir. Cezaya çarptırıldığı gün Sarah Louise, oğlunun masum olduğunu ve Gordon’un soylu bir İngiliz olan ilk eşinden olduğunu söylemiştir. Daha sonra ise Gordon’un, kendi kocası Cyrus George Northcott‘un kızları Winifred ile olan ensest ilişkisinden olduğunu iddia etmiştir. Bu ifadeye göre Sarah Louise, Gordon’un annesi değil; anneannesidir. Çocukken Gordon’un tüm aile üyeleri tarafından cinsel olarak taciz edildiğini belirtmiştir. Winifred, babası ile ilgili öne sürülen ilişkiyi reddetmiş ve bu iddiaların hiç biri kanıtlanamamıştır. Gordon’un işlediği suçlar kapsamına çocuk kaçırma ve öldürmenin yanına taciz de eklendiğinden, bu hikayelerin bir kısmının doğru olabileceği düşünülebilir. DNA testlerinin olmadığı bir dönemde meydana gelen talihsiz olaylar tabii ki bir gizem olarak kalmış. Cinayetlerin ortaya çıkmasında ailesiyle rol oynayan Sanford Clark ise beş yıldan yirmiüç aya indirilen cezasını çektikten sonra düzgün bir hayat sürmüştür. Sarah Louise Northcott,  Walter Collins‘in öldürüldüğünü itiraf etse de, annesi ömür boyunca katilin kendisine gerçeği itiraf etmemesine dayanarak, çocuğun kaçma teşebbüsünden sağ çıkmasını umutla beklemiştir. Polisin Collins’e oğlu olduğunu söylediği çocuk sonradan neden yalan söylediği üzerine bir kitap yazmıştır.

Film katil ve sonradan gelişen olaylar üzerinde durmamış. Bunlar yerine polis departmanının kötü uygulamalarıyla bu sorunun demokrasi ve yargı tarafından çözülmesi üzerine gitmiş. Ele aldığı “taraf”tan bakacak olursak, amacına ulaşmış ve başarılı olmuş. Changeling’in etkisinde kalmak oldukça kolay. Bu sebepten de izlenmeye değer bir film.

İyi seyirler.

comments powered by Disqus